Günümüzün,daha doğru bir deyimle yirminci ve yirmi birinci asrın en çok tartışılan konularından birisi ”düşünce özgürlüğü”dür. Haliyle bu konu Türkiyede de ateşli tartışmalara hatta bazen siyasiler arasında münakaşalara dönüşmektedir.Peki ya bu özgürlük Türk milletine ne derece uyar,uyarsa nasıl uyar,uyması için neler yapılmalı? Asıl mühim nokta da buralardır. Türk milletinin kişiliğinde bulunan unsurlar bazı yıkıcı,gayri milli,gayri ahlaki ve milli çıkarlara ters düşüncelere zıt düşer bu kişilik unsurlarını çok kısa olarak memleket ve millet sevgisi olarak adlandırabiliriz.Bunun bilinmesi dolayısıyla bu gayri milli ve yıkıcı hatta rejim karşıtı düşünceler eşitlik ve özgürlük gibi bazı maskelere bürünerek çağımızın en büyük tehlikesi olan yandaş medya tarafından haklı ve iyi düşüncelermiş gibi millete anlatılmakta ve her geçen gün kendine taraftar bulmaktadır.
Bu düşüncelerin günümüzde en çok konuşulanı hiç kuşkusuz ki ülkedeki malum azınlığın çıkarttığı olaylar ve mecliste onları temsil eden grubun yıkıcı,bölücü,kışkırtıcı ve deyim yerindeyse meydanı boş görmelerinden doğan bir cesaretle söylediği sözler,çığırdıkları sloganlar ve bu malum azınlığın ezildiği masalıdır.Acaba ”düşünce özgürlüğü” diyerek bu eylem ve söylemlere karışmayıp gayet barışçıl(!) bir yol izleyerek bu sonradan uydurulma sorun çözülebilirmi?Bence hayır;çünkü 1973’te kurulmuş olan ve Marksist-Leninist(komünist)bir yol izleyen PKK ve onların mesclisteki uzantılarıyla bugüne değin haddinden fazla muhattap olundu hatta bu münasebet ilerletilip dağdan inen mahluklara ev ve iş imkanı bile sağlandı ve yeni inecekler için bir çok vaatte bulunuldu;ama bu yaklaşımların sonuçsuz ve mantıksız olduğu anlaşıldı.Bir başka örnekte birçok savunucusu gayet haklı gerekçelerle sürülmüş ve Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından suikast ettirilmiş olan rus rejimi,sözde eşitliği esas alan ancak sadece yönetici sınıfına rahat yaşam imkanı sunan komünizm’dir.Bu rejim’in taraftar bulmasındaki en büyük etkenlerden biri de halkların kardeşliği masalıdır. Bu masala gelince,ortaya bazı sorular çıkar,halklar daha önce hiç barış içinde yaşadı mı?,yaşama imkanları var mı? işte bu soruların cevapları bu rejim karşıtı düşüncenin de haksız yanlarını ortaya koyar.Soruların cevaplarına gelince:
-Birinci sorunun cevabı tahmin edilebileceği gibi olumsuzdur yani halklar daha önce hiç barış içinde yaşamamıştır.
-İkinci sorunun cevabı da olumsuzdur;çünkü insanlar kavimler yani milletler halinde yaşarlar ve milletlerin çıkarları bir noktada birbirleriyle çatışır ve bunun sonunda kaçınılmaz olarak savaş ve milli kinler gelir ki milli kinler ve savaşlar milletlere heyecan vererek ilerlemelerini sağlarlar. Ortada bu iki mühim örnek varken düşünce özgürlüğünün sınırlarını belirlemek çok zor olmasa gerek.İşte bazı ölçütler:
-Gayrı milli yani yabancı bir kaynaktan gelmemiş olmalı.
-Milli çıkarlara ters düşmemeli.
-Türk milletinin kişilik unsurlarına ters düşmemeli.
-Hepsinden önemlisi milliyeti reddedip millette ruh hastalığı yaratmamalı.
Esenlikle kalınız.
Burak CEBİR (İzmirli Türkçüler Teşkilatı Başkanı)